26 Kasım 2011 Cumartesi

Ofiste entelliğin reçetesi

Ofis hayatı hemen hemen herkesin benzer bir şekilde yaşadığı bir hayattır. İşle ilgili sıkıntılar olur, anlaşılamayan insanlar olur, illa sevdiğin birileri vardır, arada iki geyik yapar gülersin, herkes gülüyor diye gülersin, herkes çalışıyor diye çalışırsın, vs. Gelmeye çalıştığım nokta benzer hayatlar yaşıyoruz arkadaş ve ofis sınırlarında kimsenin kimseden yok aslında bir farkı.
Sürekli farklılık peşinde olan insanların reçetesini çözdüm. "Ofis çalışanıyım ama dışarıda da bir hayatım var ve bu hayatı insanların gözüne gözüne sokmazsam dışarıdaki hayatımın da bir anlamı yok arkadaş" şeklinde ortalıkta gezinen insanlardan bunaldım! Gidilen sergiler, okunan kitaplar, sanat dolu konserler, popüler marjinal filmler, İstanbul'un tadını çıkarmalar şeklinde sosyal medya aracılığıyla takip edebileceğiniz aktivitelerle entel olmak artık çok kolay. Bunun için yapılması gereken:
1) Şehirdeki sergi, müze, söyleşi, workshoplar asla kaçırılmayacak.
2) Film festivalleri takip edilecek, en popüler film kesinlikle beğenilecek, hakkındaki yorumlar ezberlenecek. Tim Burton ve Woody Allen illa ki sevilecek.
3) Etnik müzik yapan dünyaca ünlü sanatçıların konserlerine gidilecek.
4) Gündemde olan marjinal kitaplar takip edilecek, farklı şeyler okumayı severim mesajı yayılacak buram buram.
5) İstanbul'da tarihi mekanlar gezilecek, eski İstanbul özlenecek.
6) Trendy mekanlara illa ki gidilecek, görülecek, hakkında konuşulacak.
7) Street fashion takip edilecek, moda blogları okunacak.

Tüm bu etkinlikler gerçekleştirilirken 4sq de check in yapılacak, twitter da yorumda bulunulacak ve varsa blogda paylaşılacak. Entellerin dünyasına hoşgeldiniz :)




25 Kasım 2011 Cuma

15 dakika yeter

İşe gitmenin en zor taraflarından biri sürekli bakımlı ve hoş görünmek zorunda olmak. Sabah kalktığımda bir mucize gerek diyorum insan içine çıkabilmem için; duş, makyaj, kıyafet, saç derken gerçekten inanılmaz bir değişim geçiriyorum. 15 dakikada bambaşka birine dönüşmek mucizenin ta kendisi! Ruhumu da 15 dakikada iş hayatına adapte edebilme yeteneğim olsaydı hayat daha kolay olabilirdi benim için!


4 Kasım 2011 Cuma

kaçış

Sabah oluyor hava daha aydınlanmadan uyanıyorum. Alelacele giyinip koşar adımlarla servise yetişmeye çalışıyorum. Servisi kaçırmanın bedeli ağır, güne aksiyonla başlamamak adına saatlere uymak zorundayım. Servis işyerine bırakıyor, acele bir kahvaltı ve doğru iş başı. Öğle arasında da binadan çıkamıyorum, bir bakıyorum hava kararmış. Bütün gün plaza havası solumuşum ve ne güneşin doğuşunu ne de batışını görebilmişim. Ofis hayatı dediğin bir nevi hapis hayatı işte.

Bir şekilde kaçıp kurtulmam gerekiyor ofis hayatından, yıllar geçti hala adapte olamıyorum, büyük sıkıntı var bende. Aklıma uçuk fikirler geliyor işi bıraksam neler yapabilirim acaba diye, güzel fikirler de üretiyorum ama bir türlü akisyon alamıyorum. Etraflı bir kaçış planı oluşturmalı ve uygulamalıyım, henüz çok geç olmadan.