13 Temmuz 2012 Cuma

kariyer mi özel hayat mı?

Eğer eve gittiğinizde çocuğunuz çoktan uykuya daldıysa,
Çocuğunuzdan çok bakıcının yüzünü görüyorsanız,
Bilet aldığınız konsere ya da tiyatroya işten çıkamadığınız için gidemiyorsanız,
Akşam yemek yapamayacak kadar geç bir saatte eve geliyorsanız,
Gece uyanıp iş mailinizi kontrol ediyorsanız,
Tatile çıktığınızda telefonunuzu yanınızdan ayıramıyorsanız,
Haftasonu için plan yapamaz hale geldiyseniz,
Doğumgününüzü sabahlara kadar çalışarak geçiriyorsanız,
Yıllık izinden erken dönmek zorunda kalıyorsanız,
Evinize yatmadan yatmaya uğruyorsanız,
Arkadaşlarınızla sürekli işten konuşuyorsanız...

Yukarıdakilerin çoğu başıma geliyor benim ve korkarım ki tüm hayatım kariyerim üzerine kurulmuş. Kendime çok acıdım bu yazıyı yazarken. 

18 Mart 2012 Pazar

unutmak

Eskiden deli bir hafızam vardı; ne yaşadıklarımı unuturdum ne de randevularımı. İşe başladım başlayalı aynı anda birkaç kişiye randevu verip hepsini unutup bambaşka bir plan yaptığım bile oldu, gerçekten abartmıyorum. İşle ilgili şeyleri unutmayayım diye kendimi öyle bir kasıyorum ki işten geri kalan hayatımda çok şeyi unutuyorum. Ve işin kötüsü unuttuğumun da farkına varmıyorum. Mesela tertemiz havayı içime çekerek sokaklarda yürümeyi, canım istediği zaman çekip gidebilmeyi, saçma sapan şeyler düşünmeyi, abuk sabuk şeylere gülmeyi genelde unutuyorum. İş hayatında maskeler altında repliğimi unutmamak adına akıp giden hayatımda beni ben yapan bir sürü şeyin ne olduğunu inanın ben şu an hatırlayamıyorum :(


12 Şubat 2012 Pazar

çok yorgunum

belki de kurumsal yaşam bana göre değil. neye inat dayanmaya çalıştığımı bilmiyorum. iş çok yoğun, işleri doğru yürütebilmek adına tüm enerjimi yaptığım işlere harcıyorum ve akşam eve döndüğümde inanılmaz yorgun oluyorum. bunun yanı sıra, hayatım iş oldu sanki, sürekli işten bahsediyorum ve hemen hemen her gece rüyamda ertesi gün yapmam gereken işleri görüyorum. bu normal mi, yoksa ben kafayı mı yiyorum, bilmiyorum. sinirlerim genelde çok gergin ve patlamaya hazır bomba gibiyim sokaklarda. sakin kişiliğim manyak bir kişiliğe dönüştü sanırım, endişeliyim.

"You know I can't sleep, I can't stop my brain
You know it's three weeks, I'm going insane
You know I'd give you everything I've got
for a little peace of mind
I'd give you everything I've got for a little peace of mind"


5 Şubat 2012 Pazar

ne zaman büyüyeceğim?

Kaç yaşıma geldim hala tam bir yetişkin olamadım. Yetişkin olmak sorumluluk almakla başlar ve sanırım beni en çok zorlayan şeylerden biri sorumluluk almak. İş hayatında mecburen bir sürü şeyin sorumluluğunu alıyorum ve bu sorumlulukları yerine getirebilmek için sürekli tekrarlıyorum kendi kendime: Unutma, bunu yapacaksın, bununla ilgili böyle demiştin, önümüzdeki hafta şununla ilgilenmelisin vs. giden düşünceler sürekli beynimde.
Özel hayatıma gelince sorumluluk almaktan her fırsatta kaçıyorum. Ve bir yetişkin gibi davranmayı başaramıyorum. Mesela birkaç arkadaşıma birden söz veriyorum aynı gün için, sonra yetişemiyorum ve birinden birini ekmem gerekiyor. Evi toplamam, yarının yemeğini yapmam, çamaşırları yıkamam ve ütü yapmam gerekiyor. Ben tabii ki bunların hiçbirini gerçekleştiremiyorum. Üzerimdeki sorumluluk ne kadar artarsa ben o kadar kaçıyorum.
Böyle durumlarda Andy Warhol'u anımsarım hep. Kitabında şöyle bir şey diyordu: "Bir insanın 70 yaşına kadar yaşayacağı varsayılıyorsa, 15 yaşından itibaren olgunlaşmaya çalışmak saçma. 40'ında olgunlaşsam yeter bana."
Benim de bir an önce olgunlaşmak gibi bir amacım yok ama herkes benden olgun davranışlar bekledikçe bunalıyorum! 



30 Ocak 2012 Pazartesi

Hayatın Anlamı

Hem sabahtan akşama kadar canım çıkana kadar ofiste çalışacağım sonra da çılgın İstanbul trafiği içinde bitap bir şekilde eve varacağım, akşam ne yiyeceğiz derdiyle apar topar yemek hazırlayacağım, saçma sapan dizilerden birine takılacağım ve uykum gelip uyuyacağım ve bana kendimi toparlayacak sadece haftasonu kalmışken anlamlı bir hayat yaşadığımı düşüneceğim. Açıkçası iş çıkışı yapılacak pek bir alternatif de kalmıyor. Arkadaşlarımın çoğu ya spora gidiyor ya sinemaya ya da AVMlere. Havaların soğuk olmasının da etkisi var bunda tabii. Hafta içi dışarı çıkmıyorum genelde aşırı yorgun olduğum için. Çok mu pesimistim bilmiyorum ama ofis çalışanlarının en azından haftaiçi çok da anlamlı bir hayat yaşaması pek mümkün görünmüyor bana. Polyanna'yı oynuyormuşuz gibi hissediyorum, Starbucks'ta kahve içerek, yeni açılan çok popüler bir yerde yemek yiyerek, herkesin konuştuğu o filmi izlemek için sinemaya giderek, indirim başlamış haydi alışverişe, off çok bunaldım gece dışarı çıkayım bari diyerek sistem içinde eriyerek kazandığımız paraları yine sistemin sağlığı için harcıyoruz. Ve anlamlı bir hayat yaşadığımızı düşünüyoruz. Bilmiyorum hayatın anlamını böyle şeylerde bulmasak zaten kurumsal yaşama devam etmemiz mümkün olmazdı :)


24 Ocak 2012 Salı

patrondan nefret ediyorum!

Aslında sürekli patronlardan şikayetçi bir profil çizmek istemiyorum ama sanırım benim şansıma çalıştığım insanlar hep arıza oldu, çok az kişiyi gerçekten örnek alabildim kendime, diğerleri de bana ileride nasıl bir  yönetici olmayacağımı öğrettiler, eh bu da bir kar sayılır belki de.
Proje bazlı çalıştığım için sürekli başka kişilerle beraber çalıştım, çalışmaya da devam ediyorum. Bir süredir beraber çalıştığım insan ise beni delirtmek yönünde ciddi çaba harcıyor. Neyse ki önümüzdeki günlerde (umarım!) şu an üzerinde çalışıyor olduğumuz proje tamamlanacak ve ben de bir daha bu kişiyle iş üretmeye çalışmayacağım.
Projeye ikimiz de aynı zamanda atandık ancak bu insan hiçbir şey öğrenmeye meraklı olmadığı gibi tüm işi bana yaptırma çabası içinde oldu her zaman. Ve işin daha da ironik tarafı hiçbir şey bilmediğinin farkında olmaması ve sürekli beni bir şey bilmemekle suçlaması. Öncelerde bu duruma çok içerliyordum, üzülüyordum, hatta ofiste sinirimden ağladığım bile oldu. Şimdi ise çok tuhaf birine dönüştüm. Bana bir şey soruyor, kibarca anlatıyorum, tabii ki anlamıyor en az 10 kez daha soruyor, ben çileden çıkıyorum sonra bana otorite taslamaya çalışıyor. Hiç kimse kusura bakmasın ama karakteri olmayan bir insan hangi mevkide olursa olsun ben ona saygı duyamam.
Sinirlerim gerçekten çok geriliyor ve bu insanın içinde herhangi bir  şekilde iyi niyet taşıdığına zerre kadar inanmıyorum!



22 Ocak 2012 Pazar

iş arkadaşından yakın arkadaş olur mu?

İş arkadaşı korkutucudur ilk başta, görünürde çok samimidir sizinle ama her iki taraf da her an gelecek kazığa hazırlıklı olmak zorundadır bu nedenle de samimi görüntünün altında yapay tavırlar vardır.

Kendi açımdan baktığımda şu an görüştüğüm samimi arkadaşlarımın çoğu işyerinden arkadaşlarım. Aynı ekipte beraber çalıştığım bir arkadaşım var mesela, iş dışında da sürekli görüşürüz. Ya da başka departmanlardan arkadaşlarım var, beraber çalışmıyoruz ama beraber dışarı çıkarız, aynı evde kalırız hatta tatile bile beraber gittiğim kişiler oldu. Bu konuda kendimi gerçekten şanslı hissediyorum, çünkü hem keyifli zaman geçiriyorum arkadaşlarımla hem de işyerinde canımı sıkan bir şey olduğunda beni çok iyi anlayabiliyorlar, açıkçası hayatım onlar olmadan anlamsız olurdu.

Yine de arkadaş seçiminde hata yapabiliyorum tabii ki. Geçenlerde bir arkadaşıma işte olan bitenlerle ilgili dert yanıyordum ve bana bir işveren gözüyle yaklaştığına şahit oldum. Adeta şikayet ettiğim patronlar gibi konuşuyordu ve bu sahte yüzünü görünce çok şaşırdım. Bana tuhaf gelen şu; bu konuşmayı patronla da yapsam aynı şeyi söylerdi o zaman bu kişi benim yakın arkadaşım değil, sadece iş arkadaşım. Yıllardır maskeleri takıp dolaşamadığım için bir türlü işte başka normalde başka olan insanlardan koşarak kaçıyorum artık! Çünkü hangi yüzlerinin gerçek olduğunu anlayamıyorum.