işe başlamadan önce kübik kelimesini sadece sanatla ozdeslestirmistim. isyerinde bu kelimeyi ilk duyduğumda da ne olduğunu anlamadım. meğer yerden tasarruf ederek balık istifi oturduğumuz masalara kübik deniyormuş. kübik kelimesine de kübik kültürüne de alışmam biraz zamanımı aldı.
ben yıllarca hep sessiz ortamlarda ders çalışmaya alışmışım, kübik hayatı açık ofis ortamı demek, herkesin konuşmasını dinleyince 10 dkda yapacağım işi ancak 1 saatte yapabildiğimi fark ettim. neyseki kulaklıklar devreye girdi, müzik dinleyerek çalıştığımda kimsenin sesi beni rahatsız etmemeye başladı. bu sefer de bana seslenilse de duymamaya başladım.
bana en gereksiz gelen şeylerden biri de kübikleri kişiselleştirme, kişiye özel hale getirme çabaları. kadınlarda cicili bicili aksesuarlar, çiçekler böcekler, erkeklerde ise tuttukları takıma ilişkin simgeler, ebeveynlerde çocukların resmi, bazen sevgililerin resmi falan. bana biraz tuhaf geliyor, normalde merhaba dahi demeyeceğim insanları bana dair şeylerle bu kadar boğmak istemiyorum. bana ayrılan minicik kübiğime bakanlar, kupa ve bardaklar, çalışma kağıtları, kitaplar vb. şeyler görür.
çalışma alanını kişisel hale getirmek sanki bana ben bu yeri çok benimsedim demekmiş gibi geliyor, sanırm kübik hayatım hala bana biraz garip geliyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder